24 Aralık 2010 Cuma

İlk Seyahatin Günahı Olmazmış

Bugün Nurturia'da anne salaklıkları bölümüne yazdığım bu yazıyı burada da paylaşayım dedim.

Buyrunuz, acemi annenin ilk seyahat macerası:


İlk uçak yolculuğumuz.

Duru 2 buçuk, 3 aylık, İzmir'e annemlere gidiyoruz.
Mevsimlerden kış.
Özene bezene çantamızı hazırlıyorum. Tek başımıza gideceğimiz için az eşya olsun istiyorum ama gene de annemin, anneannemin özenip de aldığı bütün cicileri alıyorum. Hem onlar üzerinde görmek isterler hem de bir sürü akraba gelecek ziyarete cici cici görsünler kuzumu diye düşünerek. Her kıyafete uygun çorap, patik, yelek, bir kaç alt örtüsü, kalacağımız gün kadar yetecek bez, yedek ıslak mendil, kendime de üç beş bir şeyler atıp gururla kapıyorum çantayı. Cidden az ama öz bir çanta yapmayı başarıyorum.
Sonra geçiyorum diğer ihtiyaçları ayarlamaya...
Biberonlar, toz mama ( daha o zamandan başlamıştık ne yazık ki günde 1 ya da 2 parti ), emzikler, ıslak mendil, 1 yedek body ve alt değiştirme örtüsünü atıyorum çantanın ön ve yan gözlerine. Aklımca kabine alacağım bu çantayı, bir de Duru'yla bagaj beklemem gerekmeyecek.

Bir de el çantam var.

Etti sana 2 parça.

Bir de ana kucağı var. 3.

Yok diyorum bu böyle olmaz, son koyduklarımın bir kısmını kendi el çantama geçiriyorum.
Kabin içerisinde ihtiyacım olursa büyük çantadan almak zor olur.

Bir küçük valiz, el çantam, ana kucağı, Duru.
Ulan diyorum millet ne abartıyor bebekle seyahati, gayet az eşyayla da oluyor işte.

Baba geliyor eve, bizi hava alanına bırakacak.
Çıkarken paltomu, atkımı, el çantamı falan alıyorum, babaya da Duru'yu ve çantayı getirirsin diyorum.
Ben arabayı Duru için hazır ederken baba geliyor, Duru'yu bana veriyor. Ben ana kucağını bağlarken o bagaja eşyaları atıyor.

Güle oynaya hava alanına varıyoruz. Kocaeli'den Sabiha Gökçen'e gidiyoruz bu arada, 1 saatlik yol yani.
Tam giriş kapısının önünde duruyor baba, ben Duru'yu kapıp giriyorum.
Diğer eşyaları sen getirirsin diyorum. Duru'nun battaniyesi, çıngırağı, paltolar falan var arabanın içerisinde.

O park ederken check-in işlemimizi hallediyorum. Ne de olsa bagaja verilecek bir şey yok.
Baba geliyor elinde bir tek paltolar ve battaniye.

Çanta yok.

Nerede çanta?

"Yoktu arabada. Sen aldın sandım"

Ben almadım, sen çıkarken aldın ya evden, bagaja baktın mı iyice?

"E sen bana Duru'yu al gel dedin bir tek.
Başka bir şey almadım ben evden."

E bagaja ne koydun?

"Laptop çantama baktım."

Eyvah!
Çanta evde!
Duru'nun bir haftalık bütün ihtiyaçları da içinde.
Giydirmeye heves ettiğimiz bütün her şey! Ayrıca bezler, yedek biberon, yedek emzik.

Duru'nun üstünde bir ince, bir kalın tulumu, çantada bir yedek body, bir battaniye, bir biberon, bir emzik, azıcık mama.
O kadar.

Yapacak hiç bir şey yok.

Akşam uçağı bir de, varacağımız saat iyice geç. Açık alışveriş merkezi, mağaza falan da bulmak mümkün değil.

Aradım annemleri, anlattım durumu.
Hava alanına gelirken bir market bulup, bir paket bez, bir paket ıslak mendil almışlar.

Ertesi gün de, iki emzirme arası, annemle alelacele çıkıp evin yakınındaki mağazalardan (mahalle arası butiği) bir kaç parça kıyafet aldık hem bana hem Duru'ya. O kadar özendiğim seyahati, ana kız o uyduruk kıyafetler ve gelen bir kaç parça hediye ile geçirdik mecburen.

Eve döndüğümüzde çanta hala öylece duruyordu kapının önünde :)



1 yorum:

  1. İçin içini yemiştir yolculuk boyunca ama sağlık oldukça herşeyin üstesinden geliniyor. Yine de bir daha böyle aksiliklerin yaşanmaması dileğiyle...

    Bir başka Duru'nun annesinden sevgilerle...

    YanıtlaSil