14 Aralık 2010 Salı

Kuzumun İkinci Kışı


En sonunda geldi beklenen kış.

Biz de Duru'yla 2. geleneksel küçük odaya taşınma
faslımızı gerçekleştirdik. Salonumuzun kapısı olmadığı için kışın, özellikle de gündüzleri buz gibi oluyor. Geçen sene de tam bu zamanlarda anneannemizi uğurlamış ve bu odaya taşınmıştık. O zaman tabi Duru çekyatta kıpırdamadan yatabilen mini mini bir kızdı, şimdi koca bir yaramaz oldu. Bir dakika poposunun üstünde oturmuyor. Emeklemek, sıralamak, her yere oyuncaklarını
saçmak istiyor. Bakalım nasıl zaptedeceğim bu sene...

Şimdi düşünüyorum da, gene geçen sene bu zamanlarda geceleri hiçç uyumuyordu Duru hatun. El kadar bebek nasıl dayanıyordu bilmiyorum ama tüm gece oturup sabah 11.00'de uyuduğu bir geceyi çok net hatırlıyorum. Kalkarsam uyanır diye korkup malum çekyatın Duru'dan kalan kısmına iki büklüm kıvrılıp uyuduğum gecelerin anıları da hala taze.

ÇEK-YAT (Temsili)

O zamanki en büyük maharetimiz çiçekli çıngırağı takip etmekti. Bir de sesli sesli, ağzını kocaman aça aça gülüyordu uykusunda, bayılıyordum.

Daha emerek uyuyordu. Ben de uyuyana kadar emziriyordum o yüzden:) Sonra gelsin gaz sancıları, çığlık çığlığa ağlamalar. Gaz sancısının çaresi de babadaydı, baba şöyle bacakları kıvırıp bastırıveriyordu karnına port port çıkıyordu bütün gazlar. O mayhoş kokulu süt kakalarını da nasıl beceriyorsa her seferinde ensesine kadar taşırıyordu.


Şimdi sadece 12 ay sonra aynı Duru hanım, emekliyor, sıralıyor, dans ediyor, söyleniyor, istediği ve istemediği şeyler için bilinçli olarak ağlıyor, şımarıyor, utanıyor, kızıyor...

Hatta tam da şu an, odanın ışığını kapatıp açarak eğleniyor.

Zaman çok hızlı geçiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder